Kulak Anatomisi ve İşitme Fizyolojisi;

Kulak anatomik olarak 3 bölümde incelenir: 

Dış kulak, kulak kepçesi, dış kulak kanalı ve kulak zarı olmak üzere üç kısımdan oluşur. Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıdan oluşur ve havada yayılan titreşimleri toplayarak dış kulak kanalına iletmek ve ayrıca sesin yönünün belirlenmesine yardımcı olmak görevini gerçekleştirir. Dış kulak kanalı, bir kalem çapında, hafif eğimli bir kanaldır. Ses titreşimlerini tınlatarak ve gelen sesi bir miktar güçlendirerek kulak zarını titreştirir. Bu şekilde ses titreşimleri orta kulağa iletilir. Kulak kanalının iç kulağa yakın kısımlarında kulağı dış etkilerden koruyacak tüycükler ve bu tüycüklerin dibinde de kulak sıvısı salgılayan bezler vardır. Salgılanan bu kulak sıvısı kanalın ve kulak zarının kurumasını önler. Kulak zarı ise, dış kulak kanalında ses dalgalarının oluşturduğu basınç değişikliği ile titreşerek, orta kulaktaki kemikcikleri harekete geçirir.

Orta kulak, kulak zarı ile başlar ve oval pencere ile sona erer. Kulak zarı ve iç kulak arasında mekanik bir iletim sağlar. Orta kulağın dış kulak ve boğaz ile bağlantısı vardır. Burada mekanik iletimi çekiç, örs, üzengi adı verilen kemikler sağlar. Orta kulak, dış kulaktan iç kulağa giden akustik enerjinin miktarını çoğaltmak ve iç kulağı aşırı yüksek seslerden korumak görevini gerçekleştirir. Ayrıca burada bulunan, burun ve boğaz boşluğuna açılan, orta kulağın dışarıdaki hava ile bağlantısını sağlayan östaki borusu ise dış ve orta kulak arasındaki basıncın dengelenmesini sağlar.

İç kulak, oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Temel olarak iki sistemden oluşur. Vestibüler sistem, denge olayı ile ilgili sistemdir. Koklear sistem ise ses titreşimlerinin sinir uyaranlarına dönüştüğü yerdir. Orta kulaktaki son kemikcik oval pencere adlı zarı titreştirir ve bu titreşimle koklea (salyangoz) içindeki koyu kıvamlı sıvı harekete geçerek sinir uçlarını uyarır. Kulağın en hassas kısmı olan ve binlerce tüylü hücreden oluşan bu bölgenin farklı yerleri farklı frekanslardaki seslere karşı duyarlıdır. Kokleadaki sinir uçlarının uyarımıyla ses beyne iletilir.

Normal işitme, bir kişinin bulunduğu sosyal ortamın içinde bağımsız yaşayabilmesi ve çevresiyle iletişimini sağlayabilmesi için gerekli olduğu düşünülen işitme düzeyidir; ancak normal işitmeden bahsedilebilmesi için, kişinin sosyal çevrede, kişiler arası iletişimde herhangi bir problem yaşamaması gereklidir. Yalnızca çevresel seslerin (araba kornası, siren sesi…vs) işitilebilmesi, yaşam kalitesinin bozulmasını engellemez. İnsan insana sözel iletişimin sağlanması ve konuşmaların anlaşılabilmesi bu noktada önemlidir.

İletim Tip İşitme Kaybı :

Dış ve orta kulak problemleri nedeniyle ortaya çıkan işitme kaybı türüdür. Sesin iç kulağa iletiminde fonksiyonel bozukluk söz konusudur.(Kulak zarı delinmesi, kireçlenme, orta kulak iltihabı….vs)

Sensörinöral Tip İşitme Kaybı:

İç kulak ve daha üst işitme merkezlerinden kaynaklı ortaya çıkan işitme kaybı türüdür. İletim tip kayıptan farklı olarak işitme ile birlikte konuşmanın anlaşılırlığı da azalır.

Mikst Tip İşitme Kaybı:

Hem sesin iç kulağa iletiminden hem de iç kulaktan kaynaklı işitme kaybı türüdür.

İşitme Kaybı Dereceleri;

İşitme eşikleri, sesten yalıtılmış bir ortamda odyometre kullanılarak saptanır. Odyometreden gönderilen saf sesler özel bir kulaklık ile kişiye aktarılır. Pes seslerden tiz seslere doğru; 250, 500, 1000,2000,4000,6000 ve 8000 Hz frekans bandlarında kişinin işitme eşikleri belirlenir. 500, 1000 ve 2000 Hz frekanslarının aritmetik ortalaması alınarak oluşturulan ortalama değer;

Beynimiz farklı sesleri ayırt eder ve yorumlayarak işitmek istediğimize odaklanmamızı sağlar. Bu nedenle, çocuğumuzun ağlama sesini her şeyden önce tanıyabiliriz ya da kitap okurken kulağımıza gelen sesler bizi rahatsız etmez. Her daim kulağımıza pek çok ses gelir ancak hangi seslerin açılıp kapanacağına karar veren kesinlikle beynimizdir! Zaman zaman da işler farklı bir şekilde yürümeye başlar. Bazen beynimiz kulağımızın duymaması nedeniyle bir sesi ayırt edemez! İşte buna işitme kaybı diyoruz. İşitme kaybı nedenleri ise çok çeşitlidir.

İşitme kaybı neden kaynaklanır?

Özellikle ilerleyen yaşlarda tüm organlarda görülebilen yaşlanma, işitme organında da görülür ve işitme duyusu gün geçtikçe zayıflar. Tıp literatüründe ise yaşlılığa bağlı olarak gelişen işitme kayıpları “Presbiakuzi” olarak adlandırılır. Sık rastlanan işitme kaybı nedenlerini ise kısaca üç grupta toplayabiliriz:

  • Kulağa giden damarların özelliklerini yitirip artık eskisi gibi kan taşıyamaması

  • İşitme sinirinin yaşla birlikte özelliğini kaybetmesi.

  • Beyindeki işitme merkezinin özelliğini ve işlevini yitirmesi

İşitme fonksiyonunun yaşla birlikte görevini yerine getirememesi durumunda da iki neden gözümüze çarpar. Bunlar psikolojik ve organik nedenlerdir. Bu konuda kadınlar kuşkusuz daha şanslı. Kadınların erkeklere oranla işitme duyuları daha ileri yaşlarda azalmaya başlar. Ancak yine de işitme sorunu, genetik olarak da değişiklik gösterir. Bazı ailelerde daha erken yaşlarda işitme sorunu ortaya çıkabildiği gibi, bazılarında hiç görülmeyebilir. Elbette önceki yıllarda yapılan meslek de duyma kaybı nedenleri arasında yerini alır. Yıllarca gürültülü ortamlarda çalışmış orta yaşlı bireylerde işitme kayıpları sıkça görülmektedir. “İşitme kaybı neden kaynaklanır?” sorusunun diğer yanıtları için aşağıya göz atabilirsiniz:

  •  Dış kulakta sık görülen işitme kaybı nedenleri, kompakt buşon yani tıkayıcı kulak kiri ve istisnai olarak aural atrezi yani doğumsal olarak dış kulak yolunun gelişememesi sonucu oluşur.

  •  Orta kulakta sık görülen nedenler; tubal disfonksiyon yani kulak-geniz borusu problemleri, orta kulağın farklı formlardaki iltihapları, bu iltihapların sekelleri olan zar-kemikçik problemleri ile otoskleroz veya timpanoskleroz şeklinde kulak kireçlenmeleridir.

  •  İç kulakta sık görülen işitme kaybı nedenleri; konjenital yani doğumsal işitme kaybı, yaşlılığa bağlı kayıp, basınç değişikliğine bağlı kayıp, yüksek sese bağlı kayıp, ilaç yan etkisine bağlı kayıp, meniere ile menenjit…

  •  İşitme siniri, beyin sapı ve beyin düzeyinde sık görülen nedenler ise; akustik nörinom yani işitme siniri tümörü, beyin tümörleri ve felçler…

Ani İşitme Kaybı Nedenleri?

Ani işitme kaybı nedeni olarak viral enfeksiyonları, travma, çok şiddetli sese maruziyeti, damar problemlerini, basınç değişikliğini, geçirilmekte olan iç kulak hastalığını, gizli seyreden beyin sapı tümörleri (akustik nörinom), bazı sistemik hastalıklar ve kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçları gösterebiliriz. Ancak pek çok ani işitme kaybı nedeni de bilinememektedir.

Çocukluk ve yetişkin çağı işitme kayıpları

Çocuklukta işitme kaybı nedenleri de yetişkinlerde olduğu gibi çok çeşitlidir. Ancak en sık görülen nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Doğumsal Duyma Kayıpları

    Nörosensöriyel tip kayıplar olarak adlandırılan doğumsal duyma kayıpları; genelde çift taraflı, hafif-orta-ileri-çok ileri herhangi bir derecede bulunabilen kayıplardır. Doğumsal işitme kayıplarının çok büyük bölümü genetiktir yani aileden geçer. Bu tür duyma kayıpları, doğumdan itibaren sabit kalabilir veya yıllar içinde giderek artabilir. Bu nedenle tedavi aşamasında erken tanı önemlidir.

  •  Orta Kulak İltihapları Nedeniyle Duyma Kayıpları

    Çocukluk yıllarında geçirilmiş orta kulak iltihapları ya da operasyonları işitme kaybı sebepleri arasında önemli bir yer tutar. Orta kulak iltihapları çocuklukta çok sık görülür. Bu da haliyle çocukların sık antibiyotik kullanmasına neden olur. Orta kulak iltihabı sonucu oluşan duyma kayıpları, çoğunlukla çift taraflı ve çok hafif-hafif dereceli iletim tipi kayıplardır.

  • Yalnızca orta kulaktan kaynaklı sorunlar değil, çocukluk ve gençlik yıllarında kullanılmış ilaçlar duyma kaybı nedenleri arasında yerini alır. Geçmiş yıllarda kronik ilaç kullanımı ve bazı ilaçların yan etkileri de ayrıca “duyma kaybı neden olur?” sorusuna verilebilecek bir diğer yanıttır.

  • Son zamanlarda sohbet ederken karşınızdakini anlama güçlüğü mü çekiyorsunuz?

  • Telefonda konuşurken ahizenin diğer ucundaki kişinin cümlesini sürekli tekrarlatıyor musunuz?

  • Kapı ya da telefon zili çaldığında kimi zaman duymuyor musunuz ya da az mı duyuyorsunuz?

  • TV izlerken ya da müzik dinlerken, çevrenizden sık sık “sesini yine çok açtın” uyarısı mı alıyorsunuz?

  • İnsanlarla sohbet ederken aklınızdan “Neden mırıldanıyorlar ki?” sorusu geçiyor mu?

  • Çevrenizdekilerden “Yüksek sesle konuşma!” uyarısı almaya mı başladınız?

  • Konuşma sırasında ne söylendiğini anlayamadığınızda ya da konuya dahi vakıf olamadığınızda, konuşulanları istemsiz kabul ediyor ya da anlıyormuş gibi yaptığınız oluyor mu?

  • Kulağınızda sürekli çınlama, vızıldama ya da benzeri sesler işitme durumu (Tinnitus) oluyor mu?

Üzgünüz ama tüm bu belirtiler sizde baş gösteriyorsa acilen bir uzmana başvurmalısınız. Çünkü tüm bunlar işitme kaybı belirtileri olabilir.

İşitme kaybı belirtileri her zaman çok belirgin olmadığı için kişiler genelde bu sorunu görmezlikten gelebilir. Hatta dışarıdan gelen “Duymuyorsun beni artık, bir doktora mı görünsen?” nidalarını es geçebilir. Bu nedenle de pek çok kişi işitme kaybı ilerlemeden doktora gitmeyi pek düşünmez. Oysa ki sorun ne kadar önce tespit edilirse ve tedaviye ne kadar önce başlanırsa, daha ileri derecelere varacak işitme kayıpları o derece engellenebilir ve işitme kaybı belirtileri olan kişiye doğru tedavi başlanabilir.

Yaşa bağlı işitme kayıpları

Tiz sesleri algılama gücü 30 yaşına doğru ne yazık ki azalır. Dolayısıyla yaşa ya da yaşlılığa bağlı olan işitme kayıpları 30’lu yaşların altına kadar inebilir. İşitme kaybı sözkonusu olan kişiler zamanla telefon sesi, kapı zili veya araba kornalarını dahi net olarak algılamamaya başlarlar. İşitmenin zayıflama oranı yapısal özellikler, gürültüye maruz kalma, damar sertliği gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak değişir. Sigara ve diğer damar sertliği de elbette eklememiz gereken etkenlerdendir.

Ani duyma kaybı belirtileri

Ani işitme kaybı belirtileri hasta tarafından bazen tek ya da çift taraflı işitme azlığı olarak ortaya çıkabilir. Ya da aniden ortaya çıkan çınlama uğultu ya da kulakta dolgunluk hissi şeklinde de belirti verebilir. Ayrıca baş dönmesi diğer belirtilere eşlik edebilir. Böyle bir durum fark ettiğinizde ilk yapmanız gereken şey; hiç vakit kaybetmeden size en yakın kulak burun boğaz hastalıkları uzmanına başvurmak olmalıdır!

Çocuklarda duyma kaybı belirtileri

Çocuklarda duyma kaybı ise bazen çok hafif düzeyde seyrederken bazen ileri düzeyde olabilir. Çocuklarda duyma kaybı belirtileri şu şekilde görülür:

  • Çocuğun birtakım seslere yalnızca tek bir tarafa bakarak tepki vermesi

  • Kelimeleri ve sesleri anlamadığı / algılayamadığı için karşısındakilere sık sık soru sorması, cümleleri tekrarlatması

  • Kulaklarında çınlama, ağrı, baş dönmesi ya da denge kaybının görülmesi.

Bebeklerde ise duyma kaybı belirtileri şunlardır:

  • Bebeğiniz çevredeki seslere başını döndürerek tepki vermiyorsa,

  • Doğduğu andan itibaren çok gürültü çıkarıyor ve çok yüksek sesle ağlıyorsa,

  • Annesinin çağrısına hiçbir şekilde yanıt vermiyorsa,

  • Öğrenme güçlüğü çekiyorsa,

  • Bebeğinizin konuşma sesleri çıkarması geciktiyse…

  • İşte bu durumlarda acilen bir uzmana danışılması gerekiyor.

İşitme sorunu; yaşa, işitme kaybının tipine ve ilerleme hızına bağlı olarak kişinin hem kendisinin hem de çevresinin, dolayısı ile tüm yaşamının olumsuz olarak etkilenmesine yol açar. Konuşulanları anlayamamak, çevre sesleri duyamamak iletişimde aksaklıkların oluşmasına ve buna bağlı olarak yaşam kalitesinin düşmesine neden olur.

Dil her durumda karşılıklı iletişime girilerek kazanılır. İşiten bebekler; doğdukları andan itibaren işittikleri konuşmaları biriktirerek seslere anlam vermeyi öğrenmeye başlarlar. Kelimeleri anladıkça bunları seslendirir hale gelirler. Böylece ilk anlaşılır kelimeler yaklaşık 1 yaş civarında söylenmeye başlanır. İşitme kaybı olması halinde doğum tarihi ile işitmeye başlanan süre arasında geçen zaman kayıp zamandır. Yaşıtlarının dil ve dili anlayabilme becerilerine yetişebilmek için bu kayıp zamanın hızla telafi edilmesi şarttır.

Dilin bilişsel gelişimin oluşmasına da katkısı çok büyüktür. İşitme sorunu zamanında çözümlenmezse; dil gelişimi ile birlikte zihinsel gelişim, okuma – yazma becerileri ve benlik gelişiminde de sorunlar ortaya çıkar. Bu sorunlar giderek çevreye uyum sorunları, davranış bozuklukları, toplumdan uzaklaşma ve hatta depresyona yol açar.

İşitmeden yoksun kalan ya da yeterli işitemeyen kişiler kendilerini ve gereksinimlerini ifade etmekte zorluklar yaşarlar. Bu durum çevrelerinden beklentilerinin artmasına, aşırı duygusallaşmaya, sabırsızlığa neden olur. Çünkü beklentiler ya çok yüksektir ya da beceriksizlik yönündedir. Çevrenin aşırı koruyucu veya reddedici bir tutum içinde olması kişilerin özgüven duygusunu sarsar.

Aileler yüksek beklenti içindeyse; çocuklarının işitme sorunu inkar eder veya onları normal işiten yaşıtları ile kıyaslarlar. Kendisinden beklenilenleri yerine getiremeyen çocukların sosyal gelişimleri de olumsuz yönde etkilenir.

Çocuğunun işitme kaybını öğrenmek bazı ailelerin suçlanmasına, bunun etkisi ile aile içi geçimsizliklere neden olabilir. Evde işiten kardeşlerin olması halinde işitme sorunu yaşayan kardeş ile çok ilgilenilmesi de aile içi dinamikleri bozar.

Yetişkinlerdeki işitme kaybı da çocuklarınkine benzer sonuçlar verir. Kaybın aniden ortaya çıkması, kişinin sorunu gizleyebilmek için toplumdan uzaklaşmasına, söylenenleri anlıyormuş gibi yapmasına yol açabilir. Zamanla giderek artan işitme kaybında, ani işitme kaybına kıyasla kişinin yeni yaşamına alışması, sorunu kabul etmesi ve başa çıkma yöntemleri geliştirmesi daha kolaydır.

İşitme sorunu saptanması halinde; zaman yitirmeden, işitme ve psikolojik alanda eğitim ve danışmanlık hizmeti almak sosyal çevreye uyum sağlama da çok önemli bir adımdır.

  • Yaşa Bağlı İşitme Kaybı: Kokleadaki veya merkezi kulak kanalındaki yıpranma süreçleri öncelikle yüksek ses alanında duyma kaybına yol açar. Bu yıpranma süreçleri 30. yaşın doldurulmasıyla kişi farkına varmadan başlayabilir.
     

  • Gürültüden Kaynaklanan Hasarlar: Yüksek seviyede gürültüye uzun bir süre kesintisiz maruz kalınması, iç kulakta duyma hasarlarına (çoğunlukla yüksek ses alımlarında sorunlara) yol açabilir.
     

  • Darbe ve Patlama Travması: Ani darbe ve patlama sesleri 4.000 Hz. alanında işitme duyusu kaybına yol açabilir.
     

  • Hastalıklar: Otosikleroz menier, akustikus neurinom gibi hastalıklar kulağın farklı bölümlerinde işitme bozukluğuna neden olabilir.
     

  • Ani İşitme Kaybı: Bir kaç saat içerisinde ortaya çıkan, çoğunlukla tek tarafta meydana gelen hafif veya şiddetli duyma kaybı. Çoğunlukla kokleanın belirli bölümleri bundan etkilenir.
     

  • Zehirli Maddeler: Kabakulak, tifüs gibi virüslerin salgıladığı bazı zararlı maddeler veya kullanılan bazı ilaçlar (örn: streptomisin) iç kulağa ve denge organına zarar verebilir.

  • Her şeyden önce şunu söylemeyiz ki, erken teşhis daha etkili bir tedavi anlamına gelir. Dolayısıyla işitme kaybı tedavisi ne kadar erken başlarsa o kadar yol kat edilir. Ayrıca işitme kayıplarında tanı koymak çok zor değildir. Fiziki muayene, hastanın hikâyesi ve odyolojik değerlendirme ile tanı rahatlıkla konulabilir. BT ve MR ile de etiyolojik nedeni belli olmayan diğer işitme kayıplarını öğrenebiliriz. İşitme kayıplarını genel olarak şu üç grupta toplayabiliriz:

    1. İletim tipi işitme kayıpları

    2. Sensorinöral işitme kayıpları (SNİK): Ani işitme kayıplarını (yüksek gürültü, ilaç toksisitesi, enfeksiyonlar, travma), gürültüye bağlı işitme kayıplarını, farklı patolojilere bağlı işitme kayıplarını, yaşlılığa bağlı kayıpları ve doğumsal işitme kayıplarını kapsar.

    3. Mikst tip işitme kayıpları

    İletim tipi işitme kaybı tedavisi:

    İletim tipi duyma kaybı tedavisi dış kulak ve orta kulak bölgesini etkileyen durumlarda görülen kayıplar. Dış kulak yolunu tıkayan buşonlar, orta kulak boşluğu iltihapları, kolesteatomlu kronik otitler, kulak zarı perforasyonları, otosklerozlar, östaki borusu tıkanıklıklarına bağlı effüzyonlu otitler ve kafa travmalarına bağlı kulak içi kanamalarının hemen hepsi iletim tipi işitme kaybına neden olurlar. Özellikle orta kulak enfeksiyonlarında acilen etkili tedavi uygulanmalıdır. Orta kulak iltihabının tedavisi uygun bir şekilde yapılmazsa, yıllarca akan bir kulakla birlikte işitme kaybı ve beyne yayılan iltihaplar oluşur. Özellikle de geniz eti problemi yaşayan çocuklarda görülen hastalığın ne yazık ki ilk belirtisi işitme kaybıdır. Bu tarz işitme kaybı tedavisi için ilk adımda ilaç tedavisine başlanır, hastalık iyileşme göstermezse, ardından kulak zarına tüp takılır. Cerrahi tedavide, çocukların geniz etleri alınır, kulaklarındaki sıvı boşaltılır ve kulak zarlarına küçük havalanma tüpleri takılır. Bu tüpler yaklaşık 6 ay kadar kulakta kalır ve sonra alınırlar. Böylece bu hastaların yüzde 90 – 95’i düzelir. Yüzde 5 ile 10 gibi küçük bir kısmında ise kulaklar tekrar sıvı toplayabilir ve bu guruba tekrar tüp takılabilir. Tekrar tüp takılma ihtiyacı duyulan kulaklara genellikle silikon T tüpler takılır ve bu tüpler minimum 1 yıl kulakta kalır. Eğer bir komplikasyon yoksa süre iki yıla kadar da uzatılabilir. Ancak bu tarz tedaviler yapılmaz ya da tedaviye geç kalınırsa kalıcı işitme kaybına neden olabilir. Son aşamada işitme cihazının kullanılması ile tedavi mümkündür. Kolesteatom, kulak zarı perforasyonları, işitme kemikçiklerinde kireçlenme veya kopukluklara bağlı işitme kayıpları cerrahi tedavi ile düzeltilebilir. Kulak kepçesi anomalisinde ise, okul çağı öncesinde estetik ameliyatlar yapılırken, işitme ameliyatları, genelde diğer kulağın işitmesinde bir sıkıntı olmadığı durumlarda ileriki yaşlara ertelenebilir.

    Sensorinöral işitme kayıplarının tedavisi

    Sensorinöral işitme kayıplarında ani işitme kayıpları göze çarpar. Genellikle çok yüksek sese, gürülye maruz kalmaya bağlı olabildiği gibi, farklı nedenlere bağlı olabilen ani işitme kaybı tedavisi hiç vakit geçirilmeden başlatılmalı. Tedaviye erken başlanırsa oluşan iç kulak tipi işitme kaybı büyük oranda düzeltilebilir. Yüksek basınçlı oksijen, damar genişletici ilaçlar ve kortizon uygulaması ani işitme kaybı tedavisi için en etkili yoldur. Bu tedaviye, vitaminler, kan sulandırıcılar ya da diğer gerekli ilaçlar ilave edilebilir. Medikal tedavi ile düzeltilemeyen işitme kayıplarına 6 ay ya da bir yıl süre tanınır. Sonraki aşamada işitme cihazı uygulamasına gidilir.

    Yaşlılığa bağlı işitme kayıplarının tedavisi

    Prespiakuzi de denilen yaşlılığa bağlı işitme kayıplarında tedavi, işitme cihazları ile sağlanmaktadır.

    Doğumsal işitme kayıpları: Konjenital işitme kayıpları da denilen doğumsal sağırlık tedavisi, işitme cihazları ve koklear implant denilen biyonik kulak ile gerçekleştirilmektedir. Ancak biyonik kulak daha çok ileri derecede işitme kaybı olan kişilere uygulanırken, hafif ve orta derecede işitme kayıplarında işitme cihazları tercih edilmektedir.

    İşitme kaybı tedavisi – son gelişmeler ile sizi bilgilendirmeye devam edeceğiz. Bizi takip edin…

Kulak Anatomisi ve İşitme Fizyolojisi;

Kulak anatomik olarak 3 bölümde incelenir: 

Dış kulak, kulak kepçesi, dış kulak kanalı ve kulak zarı olmak üzere üç kısımdan oluşur. Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıdan oluşur ve havada yayılan titreşimleri toplayarak dış kulak kanalına iletmek ve ayrıca sesin yönünün belirlenmesine yardımcı olmak görevini gerçekleştirir. Dış kulak kanalı, bir kalem çapında, hafif eğimli bir kanaldır. Ses titreşimlerini tınlatarak ve gelen sesi bir miktar güçlendirerek kulak zarını titreştirir. Bu şekilde ses titreşimleri orta kulağa iletilir. Kulak kanalının iç kulağa yakın kısımlarında kulağı dış etkilerden koruyacak tüycükler ve bu tüycüklerin dibinde de kulak sıvısı salgılayan bezler vardır. Salgılanan bu kulak sıvısı kanalın ve kulak zarının kurumasını önler. Kulak zarı ise, dış kulak kanalında ses dalgalarının oluşturduğu basınç değişikliği ile titreşerek, orta kulaktaki kemikcikleri harekete geçirir.

Orta kulak, kulak zarı ile başlar ve oval pencere ile sona erer. Kulak zarı ve iç kulak arasında mekanik bir iletim sağlar. Orta kulağın dış kulak ve boğaz ile bağlantısı vardır. Burada mekanik iletimi çekiç, örs, üzengi adı verilen kemikler sağlar. Orta kulak, dış kulaktan iç kulağa giden akustik enerjinin miktarını çoğaltmak ve iç kulağı aşırı yüksek seslerden korumak görevini gerçekleştirir. Ayrıca burada bulunan, burun ve boğaz boşluğuna açılan, orta kulağın dışarıdaki hava ile bağlantısını sağlayan östaki borusu ise dış ve orta kulak arasındaki basıncın dengelenmesini sağlar.

İç kulak, oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Temel olarak iki sistemden oluşur. Vestibüler sistem, denge olayı ile ilgili sistemdir. Koklear sistem ise ses titreşimlerinin sinir uyaranlarına dönüştüğü yerdir. Orta kulaktaki son kemikcik oval pencere adlı zarı titreştirir ve bu titreşimle koklea (salyangoz) içindeki koyu kıvamlı sıvı harekete geçerek sinir uçlarını uyarır. Kulağın en hassas kısmı olan ve binlerce tüylü hücreden oluşan bu bölgenin farklı yerleri farklı frekanslardaki seslere karşı duyarlıdır. Kokleadaki sinir uçlarının uyarımıyla ses beyne iletilir.

Normal işitme, bir kişinin bulunduğu sosyal ortamın içinde bağımsız yaşayabilmesi ve çevresiyle iletişimini sağlayabilmesi için gerekli olduğu düşünülen işitme düzeyidir; ancak normal işitmeden bahsedilebilmesi için, kişinin sosyal çevrede, kişiler arası iletişimde herhangi bir problem yaşamaması gereklidir. Yalnızca çevresel seslerin (araba kornası, siren sesi…vs) işitilebilmesi, yaşam kalitesinin bozulmasını engellemez. İnsan insana sözel iletişimin sağlanması ve konuşmaların anlaşılabilmesi bu noktada önemlidir.

İletim Tip İşitme Kaybı :

Dış ve orta kulak problemleri nedeniyle ortaya çıkan işitme kaybı türüdür. Sesin iç kulağa iletiminde fonksiyonel bozukluk söz konusudur.(Kulak zarı delinmesi, kireçlenme, orta kulak iltihabı….vs)

Sensörinöral Tip İşitme Kaybı:

İç kulak ve daha üst işitme merkezlerinden kaynaklı ortaya çıkan işitme kaybı türüdür. İletim tip kayıptan farklı olarak işitme ile birlikte konuşmanın anlaşılırlığı da azalır.

Mikst Tip İşitme Kaybı:

Hem sesin iç kulağa iletiminden hem de iç kulaktan kaynaklı işitme kaybı türüdür.

İşitme Kaybı Dereceleri;

İşitme eşikleri, sesten yalıtılmış bir ortamda odyometre kullanılarak saptanır. Odyometreden gönderilen saf sesler özel bir kulaklık ile kişiye aktarılır. Pes seslerden tiz seslere doğru; 250, 500, 1000,2000,4000,6000 ve 8000 Hz frekans bandlarında kişinin işitme eşikleri belirlenir. 500, 1000 ve 2000 Hz frekanslarının aritmetik ortalaması alınarak oluşturulan ortalama değer;

Beynimiz farklı sesleri ayırt eder ve yorumlayarak işitmek istediğimize odaklanmamızı sağlar. Bu nedenle, çocuğumuzun ağlama sesini her şeyden önce tanıyabiliriz ya da kitap okurken kulağımıza gelen sesler bizi rahatsız etmez. Her daim kulağımıza pek çok ses gelir ancak hangi seslerin açılıp kapanacağına karar veren kesinlikle beynimizdir! Zaman zaman da işler farklı bir şekilde yürümeye başlar. Bazen beynimiz kulağımızın duymaması nedeniyle bir sesi ayırt edemez! İşte buna işitme kaybı diyoruz. İşitme kaybı nedenleri ise çok çeşitlidir.

İşitme kaybı neden kaynaklanır?

Özellikle ilerleyen yaşlarda tüm organlarda görülebilen yaşlanma, işitme organında da görülür ve işitme duyusu gün geçtikçe zayıflar. Tıp literatüründe ise yaşlılığa bağlı olarak gelişen işitme kayıpları “Presbiakuzi” olarak adlandırılır. Sık rastlanan işitme kaybı nedenlerini ise kısaca üç grupta toplayabiliriz:

  • Kulağa giden damarların özelliklerini yitirip artık eskisi gibi kan taşıyamaması

  • İşitme sinirinin yaşla birlikte özelliğini kaybetmesi.

  • Beyindeki işitme merkezinin özelliğini ve işlevini yitirmesi

İşitme fonksiyonunun yaşla birlikte görevini yerine getirememesi durumunda da iki neden gözümüze çarpar. Bunlar psikolojik ve organik nedenlerdir. Bu konuda kadınlar kuşkusuz daha şanslı. Kadınların erkeklere oranla işitme duyuları daha ileri yaşlarda azalmaya başlar. Ancak yine de işitme sorunu, genetik olarak da değişiklik gösterir. Bazı ailelerde daha erken yaşlarda işitme sorunu ortaya çıkabildiği gibi, bazılarında hiç görülmeyebilir. Elbette önceki yıllarda yapılan meslek de duyma kaybı nedenleri arasında yerini alır. Yıllarca gürültülü ortamlarda çalışmış orta yaşlı bireylerde işitme kayıpları sıkça görülmektedir. “İşitme kaybı neden kaynaklanır?” sorusunun diğer yanıtları için aşağıya göz atabilirsiniz:

  •  Dış kulakta sık görülen işitme kaybı nedenleri, kompakt buşon yani tıkayıcı kulak kiri ve istisnai olarak aural atrezi yani doğumsal olarak dış kulak yolunun gelişememesi sonucu oluşur.

  •  Orta kulakta sık görülen nedenler; tubal disfonksiyon yani kulak-geniz borusu problemleri, orta kulağın farklı formlardaki iltihapları, bu iltihapların sekelleri olan zar-kemikçik problemleri ile otoskleroz veya timpanoskleroz şeklinde kulak kireçlenmeleridir.

  •  İç kulakta sık görülen işitme kaybı nedenleri; konjenital yani doğumsal işitme kaybı, yaşlılığa bağlı kayıp, basınç değişikliğine bağlı kayıp, yüksek sese bağlı kayıp, ilaç yan etkisine bağlı kayıp, meniere ile menenjit…

  •  İşitme siniri, beyin sapı ve beyin düzeyinde sık görülen nedenler ise; akustik nörinom yani işitme siniri tümörü, beyin tümörleri ve felçler…

Ani İşitme Kaybı Nedenleri?

Ani işitme kaybı nedeni olarak viral enfeksiyonları, travma, çok şiddetli sese maruziyeti, damar problemlerini, basınç değişikliğini, geçirilmekte olan iç kulak hastalığını, gizli seyreden beyin sapı tümörleri (akustik nörinom), bazı sistemik hastalıklar ve kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçları gösterebiliriz. Ancak pek çok ani işitme kaybı nedeni de bilinememektedir.

Çocukluk ve yetişkin çağı işitme kayıpları

Çocuklukta işitme kaybı nedenleri de yetişkinlerde olduğu gibi çok çeşitlidir. Ancak en sık görülen nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Doğumsal Duyma Kayıpları

    Nörosensöriyel tip kayıplar olarak adlandırılan doğumsal duyma kayıpları; genelde çift taraflı, hafif-orta-ileri-çok ileri herhangi bir derecede bulunabilen kayıplardır. Doğumsal işitme kayıplarının çok büyük bölümü genetiktir yani aileden geçer. Bu tür duyma kayıpları, doğumdan itibaren sabit kalabilir veya yıllar içinde giderek artabilir. Bu nedenle tedavi aşamasında erken tanı önemlidir.

  •  Orta Kulak İltihapları Nedeniyle Duyma Kayıpları

    Çocukluk yıllarında geçirilmiş orta kulak iltihapları ya da operasyonları işitme kaybı sebepleri arasında önemli bir yer tutar. Orta kulak iltihapları çocuklukta çok sık görülür. Bu da haliyle çocukların sık antibiyotik kullanmasına neden olur. Orta kulak iltihabı sonucu oluşan duyma kayıpları, çoğunlukla çift taraflı ve çok hafif-hafif dereceli iletim tipi kayıplardır.

  • Yalnızca orta kulaktan kaynaklı sorunlar değil, çocukluk ve gençlik yıllarında kullanılmış ilaçlar duyma kaybı nedenleri arasında yerini alır. Geçmiş yıllarda kronik ilaç kullanımı ve bazı ilaçların yan etkileri de ayrıca “duyma kaybı neden olur?” sorusuna verilebilecek bir diğer yanıttır.

  • Son zamanlarda sohbet ederken karşınızdakini anlama güçlüğü mü çekiyorsunuz?

  • Telefonda konuşurken ahizenin diğer ucundaki kişinin cümlesini sürekli tekrarlatıyor musunuz?

  • Kapı ya da telefon zili çaldığında kimi zaman duymuyor musunuz ya da az mı duyuyorsunuz?

  • TV izlerken ya da müzik dinlerken, çevrenizden sık sık “sesini yine çok açtın” uyarısı mı alıyorsunuz?

  • İnsanlarla sohbet ederken aklınızdan “Neden mırıldanıyorlar ki?” sorusu geçiyor mu?

  • Çevrenizdekilerden “Yüksek sesle konuşma!” uyarısı almaya mı başladınız?

  • Konuşma sırasında ne söylendiğini anlayamadığınızda ya da konuya dahi vakıf olamadığınızda, konuşulanları istemsiz kabul ediyor ya da anlıyormuş gibi yaptığınız oluyor mu?

  • Kulağınızda sürekli çınlama, vızıldama ya da benzeri sesler işitme durumu (Tinnitus) oluyor mu?

Üzgünüz ama tüm bu belirtiler sizde baş gösteriyorsa acilen bir uzmana başvurmalısınız. Çünkü tüm bunlar işitme kaybı belirtileri olabilir.

İşitme kaybı belirtileri her zaman çok belirgin olmadığı için kişiler genelde bu sorunu görmezlikten gelebilir. Hatta dışarıdan gelen “Duymuyorsun beni artık, bir doktora mı görünsen?” nidalarını es geçebilir. Bu nedenle de pek çok kişi işitme kaybı ilerlemeden doktora gitmeyi pek düşünmez. Oysa ki sorun ne kadar önce tespit edilirse ve tedaviye ne kadar önce başlanırsa, daha ileri derecelere varacak işitme kayıpları o derece engellenebilir ve işitme kaybı belirtileri olan kişiye doğru tedavi başlanabilir.

Yaşa bağlı işitme kayıpları

Tiz sesleri algılama gücü 30 yaşına doğru ne yazık ki azalır. Dolayısıyla yaşa ya da yaşlılığa bağlı olan işitme kayıpları 30’lu yaşların altına kadar inebilir. İşitme kaybı sözkonusu olan kişiler zamanla telefon sesi, kapı zili veya araba kornalarını dahi net olarak algılamamaya başlarlar. İşitmenin zayıflama oranı yapısal özellikler, gürültüye maruz kalma, damar sertliği gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak değişir. Sigara ve diğer damar sertliği de elbette eklememiz gereken etkenlerdendir.

Ani duyma kaybı belirtileri

Ani işitme kaybı belirtileri hasta tarafından bazen tek ya da çift taraflı işitme azlığı olarak ortaya çıkabilir. Ya da aniden ortaya çıkan çınlama uğultu ya da kulakta dolgunluk hissi şeklinde de belirti verebilir. Ayrıca baş dönmesi diğer belirtilere eşlik edebilir. Böyle bir durum fark ettiğinizde ilk yapmanız gereken şey; hiç vakit kaybetmeden size en yakın kulak burun boğaz hastalıkları uzmanına başvurmak olmalıdır!

Çocuklarda duyma kaybı belirtileri

Çocuklarda duyma kaybı ise bazen çok hafif düzeyde seyrederken bazen ileri düzeyde olabilir. Çocuklarda duyma kaybı belirtileri şu şekilde görülür:

  • Çocuğun birtakım seslere yalnızca tek bir tarafa bakarak tepki vermesi

  • Kelimeleri ve sesleri anlamadığı / algılayamadığı için karşısındakilere sık sık soru sorması, cümleleri tekrarlatması

  • Kulaklarında çınlama, ağrı, baş dönmesi ya da denge kaybının görülmesi.

Bebeklerde ise duyma kaybı belirtileri şunlardır:

  • Bebeğiniz çevredeki seslere başını döndürerek tepki vermiyorsa,

  • Doğduğu andan itibaren çok gürültü çıkarıyor ve çok yüksek sesle ağlıyorsa,

  • Annesinin çağrısına hiçbir şekilde yanıt vermiyorsa,

  • Öğrenme güçlüğü çekiyorsa,

  • Bebeğinizin konuşma sesleri çıkarması geciktiyse…

  • İşte bu durumlarda acilen bir uzmana danışılması gerekiyor.

İşitme sorunu; yaşa, işitme kaybının tipine ve ilerleme hızına bağlı olarak kişinin hem kendisinin hem de çevresinin, dolayısı ile tüm yaşamının olumsuz olarak etkilenmesine yol açar. Konuşulanları anlayamamak, çevre sesleri duyamamak iletişimde aksaklıkların oluşmasına ve buna bağlı olarak yaşam kalitesinin düşmesine neden olur.

Dil her durumda karşılıklı iletişime girilerek kazanılır. İşiten bebekler; doğdukları andan itibaren işittikleri konuşmaları biriktirerek seslere anlam vermeyi öğrenmeye başlarlar. Kelimeleri anladıkça bunları seslendirir hale gelirler. Böylece ilk anlaşılır kelimeler yaklaşık 1 yaş civarında söylenmeye başlanır. İşitme kaybı olması halinde doğum tarihi ile işitmeye başlanan süre arasında geçen zaman kayıp zamandır. Yaşıtlarının dil ve dili anlayabilme becerilerine yetişebilmek için bu kayıp zamanın hızla telafi edilmesi şarttır.

Dilin bilişsel gelişimin oluşmasına da katkısı çok büyüktür. İşitme sorunu zamanında çözümlenmezse; dil gelişimi ile birlikte zihinsel gelişim, okuma – yazma becerileri ve benlik gelişiminde de sorunlar ortaya çıkar. Bu sorunlar giderek çevreye uyum sorunları, davranış bozuklukları, toplumdan uzaklaşma ve hatta depresyona yol açar.

İşitmeden yoksun kalan ya da yeterli işitemeyen kişiler kendilerini ve gereksinimlerini ifade etmekte zorluklar yaşarlar. Bu durum çevrelerinden beklentilerinin artmasına, aşırı duygusallaşmaya, sabırsızlığa neden olur. Çünkü beklentiler ya çok yüksektir ya da beceriksizlik yönündedir. Çevrenin aşırı koruyucu veya reddedici bir tutum içinde olması kişilerin özgüven duygusunu sarsar.

Aileler yüksek beklenti içindeyse; çocuklarının işitme sorunu inkar eder veya onları normal işiten yaşıtları ile kıyaslarlar. Kendisinden beklenilenleri yerine getiremeyen çocukların sosyal gelişimleri de olumsuz yönde etkilenir.

Çocuğunun işitme kaybını öğrenmek bazı ailelerin suçlanmasına, bunun etkisi ile aile içi geçimsizliklere neden olabilir. Evde işiten kardeşlerin olması halinde işitme sorunu yaşayan kardeş ile çok ilgilenilmesi de aile içi dinamikleri bozar.

Yetişkinlerdeki işitme kaybı da çocuklarınkine benzer sonuçlar verir. Kaybın aniden ortaya çıkması, kişinin sorunu gizleyebilmek için toplumdan uzaklaşmasına, söylenenleri anlıyormuş gibi yapmasına yol açabilir. Zamanla giderek artan işitme kaybında, ani işitme kaybına kıyasla kişinin yeni yaşamına alışması, sorunu kabul etmesi ve başa çıkma yöntemleri geliştirmesi daha kolaydır.

İşitme sorunu saptanması halinde; zaman yitirmeden, işitme ve psikolojik alanda eğitim ve danışmanlık hizmeti almak sosyal çevreye uyum sağlama da çok önemli bir adımdır.

  • Yaşa Bağlı İşitme Kaybı: Kokleadaki veya merkezi kulak kanalındaki yıpranma süreçleri öncelikle yüksek ses alanında duyma kaybına yol açar. Bu yıpranma süreçleri 30. yaşın doldurulmasıyla kişi farkına varmadan başlayabilir.
     

  • Gürültüden Kaynaklanan Hasarlar: Yüksek seviyede gürültüye uzun bir süre kesintisiz maruz kalınması, iç kulakta duyma hasarlarına (çoğunlukla yüksek ses alımlarında sorunlara) yol açabilir.
     

  • Darbe ve Patlama Travması: Ani darbe ve patlama sesleri 4.000 Hz. alanında işitme duyusu kaybına yol açabilir.
     

  • Hastalıklar: Otosikleroz menier, akustikus neurinom gibi hastalıklar kulağın farklı bölümlerinde işitme bozukluğuna neden olabilir.
     

  • Ani İşitme Kaybı: Bir kaç saat içerisinde ortaya çıkan, çoğunlukla tek tarafta meydana gelen hafif veya şiddetli duyma kaybı. Çoğunlukla kokleanın belirli bölümleri bundan etkilenir.
     

  • Zehirli Maddeler: Kabakulak, tifüs gibi virüslerin salgıladığı bazı zararlı maddeler veya kullanılan bazı ilaçlar (örn: streptomisin) iç kulağa ve denge organına zarar verebilir.

  • Her şeyden önce şunu söylemeyiz ki, erken teşhis daha etkili bir tedavi anlamına gelir. Dolayısıyla işitme kaybı tedavisi ne kadar erken başlarsa o kadar yol kat edilir. Ayrıca işitme kayıplarında tanı koymak çok zor değildir. Fiziki muayene, hastanın hikâyesi ve odyolojik değerlendirme ile tanı rahatlıkla konulabilir. BT ve MR ile de etiyolojik nedeni belli olmayan diğer işitme kayıplarını öğrenebiliriz. İşitme kayıplarını genel olarak şu üç grupta toplayabiliriz:

    1. İletim tipi işitme kayıpları

    2. Sensorinöral işitme kayıpları (SNİK): Ani işitme kayıplarını (yüksek gürültü, ilaç toksisitesi, enfeksiyonlar, travma), gürültüye bağlı işitme kayıplarını, farklı patolojilere bağlı işitme kayıplarını, yaşlılığa bağlı kayıpları ve doğumsal işitme kayıplarını kapsar.

    3. Mikst tip işitme kayıpları

    İletim tipi işitme kaybı tedavisi:

    İletim tipi duyma kaybı tedavisi dış kulak ve orta kulak bölgesini etkileyen durumlarda görülen kayıplar. Dış kulak yolunu tıkayan buşonlar, orta kulak boşluğu iltihapları, kolesteatomlu kronik otitler, kulak zarı perforasyonları, otosklerozlar, östaki borusu tıkanıklıklarına bağlı effüzyonlu otitler ve kafa travmalarına bağlı kulak içi kanamalarının hemen hepsi iletim tipi işitme kaybına neden olurlar. Özellikle orta kulak enfeksiyonlarında acilen etkili tedavi uygulanmalıdır. Orta kulak iltihabının tedavisi uygun bir şekilde yapılmazsa, yıllarca akan bir kulakla birlikte işitme kaybı ve beyne yayılan iltihaplar oluşur. Özellikle de geniz eti problemi yaşayan çocuklarda görülen hastalığın ne yazık ki ilk belirtisi işitme kaybıdır. Bu tarz işitme kaybı tedavisi için ilk adımda ilaç tedavisine başlanır, hastalık iyileşme göstermezse, ardından kulak zarına tüp takılır. Cerrahi tedavide, çocukların geniz etleri alınır, kulaklarındaki sıvı boşaltılır ve kulak zarlarına küçük havalanma tüpleri takılır. Bu tüpler yaklaşık 6 ay kadar kulakta kalır ve sonra alınırlar. Böylece bu hastaların yüzde 90 – 95’i düzelir. Yüzde 5 ile 10 gibi küçük bir kısmında ise kulaklar tekrar sıvı toplayabilir ve bu guruba tekrar tüp takılabilir. Tekrar tüp takılma ihtiyacı duyulan kulaklara genellikle silikon T tüpler takılır ve bu tüpler minimum 1 yıl kulakta kalır. Eğer bir komplikasyon yoksa süre iki yıla kadar da uzatılabilir. Ancak bu tarz tedaviler yapılmaz ya da tedaviye geç kalınırsa kalıcı işitme kaybına neden olabilir. Son aşamada işitme cihazının kullanılması ile tedavi mümkündür. Kolesteatom, kulak zarı perforasyonları, işitme kemikçiklerinde kireçlenme veya kopukluklara bağlı işitme kayıpları cerrahi tedavi ile düzeltilebilir. Kulak kepçesi anomalisinde ise, okul çağı öncesinde estetik ameliyatlar yapılırken, işitme ameliyatları, genelde diğer kulağın işitmesinde bir sıkıntı olmadığı durumlarda ileriki yaşlara ertelenebilir.

    Sensorinöral işitme kayıplarının tedavisi

    Sensorinöral işitme kayıplarında ani işitme kayıpları göze çarpar. Genellikle çok yüksek sese, gürülye maruz kalmaya bağlı olabildiği gibi, farklı nedenlere bağlı olabilen ani işitme kaybı tedavisi hiç vakit geçirilmeden başlatılmalı. Tedaviye erken başlanırsa oluşan iç kulak tipi işitme kaybı büyük oranda düzeltilebilir. Yüksek basınçlı oksijen, damar genişletici ilaçlar ve kortizon uygulaması ani işitme kaybı tedavisi için en etkili yoldur. Bu tedaviye, vitaminler, kan sulandırıcılar ya da diğer gerekli ilaçlar ilave edilebilir. Medikal tedavi ile düzeltilemeyen işitme kayıplarına 6 ay ya da bir yıl süre tanınır. Sonraki aşamada işitme cihazı uygulamasına gidilir.

    Yaşlılığa bağlı işitme kayıplarının tedavisi

    Prespiakuzi de denilen yaşlılığa bağlı işitme kayıplarında tedavi, işitme cihazları ile sağlanmaktadır.

    Doğumsal işitme kayıpları: Konjenital işitme kayıpları da denilen doğumsal sağırlık tedavisi, işitme cihazları ve koklear implant denilen biyonik kulak ile gerçekleştirilmektedir. Ancak biyonik kulak daha çok ileri derecede işitme kaybı olan kişilere uygulanırken, hafif ve orta derecede işitme kayıplarında işitme cihazları tercih edilmektedir.

    İşitme kaybı tedavisi – son gelişmeler ile sizi bilgilendirmeye devam edeceğiz. Bizi takip edin…

Kulak çınlamasını çoğu zaman hafife alırız. Öyle ki, çınlamaları çoğunlukla “birisi beni andı” cümle takip eder. Sağ kulak çınlaması olduğunda “hakkımda iyi konuşuyorlar,” sol kulak çınlaması olduğunda ise “biri beni fena çekiştiriyor” deriz… Elbette, bunlar birer hurafedir. Beş bin yıldan beri bilinen “tinnutus” yani kulak çınlaması işitme sistemindeki bir bozukluğun işaretidir. Kulak çınlaması, son yıllarda toplumda yaygın şekilde görülmektedir. Amerika’da yaklaşık 50 milyon kişi kulak çınlamasından şikayetçi iken, ülkemizde her beş kişiden biri bu şikayetten muzdarip. Yalnızca işitme bozukluğu olarak değil, farklı hastalıkların da göstergesi olan kulak çınlaması hafife alınamayacak bir vaka. Özellikle sigara kullanımı ve hipertansiyon ile kulak çınlaması arasında doğru orantılı bir ilişki bulunuyor. Ayrıca kulaklıkla dinlenen yüksek sesli müzik, ‘akustik travma’ da, iç kulakta probleme neden olabiliyor ve kulak uğultusu ya da çınlamasının önemli faktörleri olarak yerini alıyor…

Kulak çınlaması nasıl olur?

Tinnitus’un karşılığı Latince’de “çınlamak” anlamına gelen “tinnire” kelimesinden türetilmiştir. Daha çok tiz tonlarda hissedilen bu çınlama, bireyin tek kulağında görülebildiği gibi aynı anda iki kulağında ya da ya da kafasında duyulabilir. Kulak çınlaması yaşayan bireyler, sesi genellikle şöyle tarif eder: Zil sesi, televizyonun vınlaması, uğuldama, ıslık sesi, rüzgar sesi, dalga sesi, çekirge ya da cırcır böceği sesi, sinek vızıltısı, elektrik akımının çıkardığı ses, motor gürültüsü, metale vurulurmuş gibi bir ses gibi… Çınlamaların büyük çoğunluğu subjektif yani özneldir. Dolayısıyla hasta dışında kimse tarafından duyulamaz. Ancak çınlamalar, süresine, şiddetine ve şekline göre de tarif edilebilir. Bu çınlama sesi aralıksız-sürekli olabileceği gibi, nabız tarzında (pulsatil) ya da aralıklı olarak duyulabilir. Çınlamanın şiddeti de her kişide farklılıklar gösterebilir. Bazen duymayı bozabilecek kadar şiddetli olabileceği gibi bazen sadece sessiz ortamda duyulabilir. Ayrıca şekline göre de kompleks-karışık sesler olarak algılanabildiği gibi, tek bir tonda da duyulabilir. Genellikle nedeni kulak ve işitme siniri ile ilgili problemler ve boyun ve baştaki bazı hastalıklar nedeniyle oluşan kulak çınlaması, her yaşta bireyde görülebildiği gibi, özellikle daha çok erişkinlerde görülür. Çocuklarda bu durum, dikkat dağınıklığı ve davranış bozukluğu ile kendini gösterir. Genellikle de yüksek gürültüye maruz kalan çocuklarda, çınlama ortaya çıkabilir. O nedenle çocukların gürültülü ortamlardan mümkün olduğu kadar uzak tutulması gerekmektedir.

Kulak çınlaması 2’ye ayrılır

Kulak çınlamasını iki ana başlık altında inceleyebiliriz.

Objektif kulak çınlamaları:
Başkaları tarafından da duyulabilen çınlamalardır. Yani yakınındaki bir kişi tarafından da çınlama duyulabilir. Çok nadir rastlanan bu tür vakalarda çınlama sebebi tespit edilebilir ve tedavisi mümkün olabilir.

Subjektif kulak çınlamaları:
Yukarıda da bahsetiğimiz vakalarda çınlamalar yalnızca hasta tarafından duyulur. Kulak çınlamalarında en çok bu gruba rastlanır. Bu tür çınlamanın tedavi edilmesi daha zordur. Bu çınlamaların sebebi, damarlar olabildiği gibi ve yutak ve geniz arasında bulunan bazı kasların istemsiz kasılmasından (nöromüsküler sebeplerden) da kaynaklanabilir. Bu tür hastalarda çınlama, omuz, baş ya da çene hareketiyle şiddetini artırabilir ya da azabilir.

Kulağınızda televizyon vınlamasına benzeyen sesler varsa ya da zil sesi, ıslık sesi gibi ya da bazen açık kalmış bir musluk ya da motor sesi gibi bir çınlama hissediyorsanız, vücudunuz alarm veriyor demektir. Bu alarm pek çok hastalığın habercisi olabilir. Peki daha çok yetiştinlerde görülen kulak çınlamasının sebepleri nelerdir?

Kulak çınlaması neden olur?

Gürültülü ortamlar, yüksek ses – kulaklıkla müzik dinlemek ya da çalışma ortamanın gürültülü olması (iş makinelerinin sesi) gibi sebepler gençlerde kulak çınlaması sebepleri arasında ilk sıraları alır. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte görülme oranının da arttığı kulak çınlamasının pek çok nedeni mevcuttur. İşte genel olarak kulak çınlaması / tinnitus nedenleri:

  •  Stres –Yoğun iş temposu
    Kulak çınlamasını arttıran başlıca nedenlerden biri strestir. Stres kulak çınlamasına neden olur, kulak çınlaması da (duyuları kontrol eden) işitme merkezini uyarır. Hal böyleyken daha fazla stres hormonu salgılanır. Yani bu bir kısır döngüdür. Birey, kulak çınlamasına daha büyük bir stres ile tepki verir.

  •  İç kulaktaki tüylerin hasar görmesi
    Beyinde ses olarak algılanacak sinyali yaymak için harekete geçiren iç kulaktaki ince tüyler hasar gördüyse, hücreler sinyali rastgele sızdırmaya başlar. Bu da kulak çınlaması nedenleri arasında yerini alır..

  •  Kulak kiri
    Kulak çınlaması neden olur sorusuna verebileceğimiz bir yanıt da kulak kiridir. Kulak salgısı, kirleri tutar ve bakteri büyümesini yavaşlatır. Böylelikle kulak kanalını korur. Fakat kulakta çok kir biriktiğinde atılması zorlaşır ve işitme kaybı ya da kulak zarı tahrişi gibi sebeplerden dolayı kulak çınlaması meydana gelebilir.

  •  Enfeksiyon ve hastalıklar
    Enfeksiyon, orta kulak iltihabı, sinüzit, alerji ve nezle benzeri rahatsızlıklar kulağı etkileyerek çınlamaya neden olabilir.

  •  İlaçlar
    İlaçlara bağlı bir yan etki olarak da kulak çınlaması ortaya çıkabilir. 200’den fazla ilaç cinsinin kulak çınlamasına neden olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında aspirin, romatizma ilaçları, idrar söktürücü ya da antibiyotik gibi pek çok ilaç bulunuyor. Özellikle de doz aşımlarında bu yan etki görülür.

  •  Kulak kemiği değişimleri
    Daha çok genetik nedenlerden dolayı oluşan kulak kemiği büyümesi neticesinde çınlama ortaya çıkabilir. Aynı zamanda orta kulak içindeki kemik eklemlerinin sertleşmesi de kulak çınlaması sebepleri arasındadır.

  •  Kansızlık
    Kırmızı kan hücrelerinin azlığı nedeniyle anemi yani kansızlık da, bazı durumlarda kulakta çınlama sesine neden olabilmektedir.

  •  Beyin Tümörü
    Tümörler hassas yerleşimleri yüzünden kulak çınlamasının, işitme azlığının, denge bozukluğunun nedeni olabilirler.

  •  Hipertansiyon
    Yüksek tansiyon, alkol, sigara ve kafein gibi tansiyona etki eden etmenler, kulak çınlaması nedenleri arasındadır.

Kulak Çınlamasının Diğer Nedenleri

  • Kadınlardaki hormonal değişiklikler

  • Vitamin, mineral eksiklikleri

  • Tiroid bezi (guatr) anormallikleri

  • Kuvvetli ses travmasına maruz kalma

  • Hafıza ve konsantrasyon ile ilgili sorunlar

  • Kulak zarı delikleri

  • Vücuttaki bazı sistemik hastalıklar

  • Kalp ya da kan damarları hastalıkları

  • Meniere hastalığı

Kulak çınlamanız devamlılık kazanmış ve artık sizi iyiden iyiye etkilemeye başlamışsa hiç vakit kaybetmeden KBB uzmanına başvurmalısınız. Kuşkusuz, kulak çınlamasının onlarca nedeni vardır ve net bir tanı konulması için çeşitli tetkikler gerekir. Devamlılık kazanan kulak çınlaması için, öncelikle bireyin öyküsü ve muayene bulguları çok önemlidir. Yapılacak işitme testleri ve MR gibi radyolojik testler ve ABR, yani beyin sapı uyarılmış potansiyellerinin ölçümü, tanı konulması için kritik görev üstlenir. Bu taramalardan sonra çınlamayı ortadan kaldırabilecek bir hastalık saptanır. Ardından kulak çınlaması tedavisi başlar.

Kulak çınlaması nasıl geçer?

Klasik tedavilerle kulak çınlaması tedavisi her ne kadar sınırlı kalsa, ilaçlar verimli sonuç vermese de son gelişen tedaviler ve tıptaki yenilikler bu tabuyu yıkmıştır. Yıllar önce doktorların ‘bununla yaşamayı öğren,’ dediği kulak çınlaması son yıllarda tedavi edilebilir hastalıklar içine girdi. Peki, kulak çınlaması diğer ismiyle Tinnitus tedavisi için geçmişten bu yana kullanılan bilimsel yöntemler neler? Kulak çınlamasına çare olan yöntemleri aşağıda kısaca sıraladık:

Klasik ilaç tedavisi

Yıllar öncesinde çokça kullanılan ilaç tedavisi son yıllarda pek karşımıza çıkmayan bir yöntem. Konu ile ilgili ilaç çalışmaları devam etse de hali hazırdakki ilaçlar sonuç vermediği için bu yöntem şu an kullanılmamaktadır.

İşitme cihazları

İşitme cihazları hem duyma zorluğu çeken bireylerde duyma problemini çözer hem de kulak çınlamasını giderebilir. İşitme cihazları genel olarak ortamdaki sesleri yükselterek kulağa aktarır. Bu da tinnitus hastasının seslere odaklanmasını sağlarken, daha fazla duyabildiği için stresini azaltır. Stres ile kulak çınlamasının dolaylı bir ilişkisi olması nedeniyle de stres azaldıkça kulak çınlaması da yok olur.

Maskeleyiciler

İşitme cihazı görünümünde olan maskeleyiciler, duyma kaybı olmayan kişiler içindir. Ses yükseltme fonksiyonları olmayan maskeleyiciler, kısık bir uğultu sesi çıkararak bireyin dikkatini çınlama sesinden uzaklaştırır. Bir anlamda geçici olarak sesi baskılarlar. Bu teknik popülaritesini son zamanlarda yitirdi ve bu yöntemin yerini işitme cihazlarına entegre edilen maskeleyiciler aldı.

Maskeleyici özellikli işitme cihazları

Maskeleyici özellikli işitme cihazları, kulak çınlaması ile birlikte işitme kaybı olan bireyler için etkin çözüm yöntemidir. Maskeleyici özelliği olmayan işitme cihazları yalnızca ortam seslerini artırır. Dolayısıyla sessiz ortamlarda kulak çınlamasına herhangi bir etkileri görülmez. Maskeleyici entegreli işitme cihazı ise sessiz ortamlarda, yumuşak bir ses üreterek, hem daha iyi duymayı sağlar hem de tinnitusu azaltmayı başarır. Kulak çınlaması bu cihaz takıldıktan sonra kaybolur.

r-TMS (repetetif transkranial manyetik stimülasyon) tedavisi:

r-TMS yani repetetif Transkraniyel Manyetik Stimülatör, son yıllarda en çok kullanılan ve en yeni kulak uğuldaması tedavisi. r-TMS’de oluşturulan manyetik alan, kulak bölgesine ve beyin hücrelerine bir akım iletir. Bu akım hücresel aktivitelerin yeniden aktif hale gelmesini sağlar. Başarı oranı kişiden kişiye değişse de son yıllarda en iyi performans sağlayan yöntem olarak görülür ve seanslar halinde uygulanır. Kulak çınlamasının şiddeti, nedeni ve süresine göre farklı uygulama şekilleri olduğu gibi, tedavi süresi 20 güne kadar uzayabilir. 20 ile 35 dakika kadar süren seansta, herhangi bir narkoz işlemi uygulanmaz. Ağrısız geçen kulak çınlaması tedavisi seansının ardından kimi bireylerde baş ağrısı görülebilir.

İşitme cihazı, işitme kayıplı bireyin duymakta zorlandığı sesleri uygun bir biçimde yükselten elektronik aletlerdir. Basitçe mikrofon, yükseltici ve hoparlörden oluşmasına karşılık günümüzde ileri teknolojilerle donatılmış minik bilgisayar sistemleridir.

Bu nedenle son yıllarda üretilen cihazlar yalnızca sesi yükseltmez, gürültülü ortamlarda ayırt etme becerisini de iyileştirmeye odaklı yazılımlar da barındırır.

İşitme kayıplı bir bireyin bilmesi gereken en önemli konu; işitme ve işittiğini ayırt edebilme becerisinin birbirinden farklı olduğudur. Kulak duysa bile beyin işitmektedir. Bu nedenle derecesi ne olursa olsun işitme kayıplı bir bireyin ilk hedefi AYIRT ETME BECERİSİNİN KORUNMASI’ dır. Bunun için bireyin alması gereken en önemli önlem derhal işitme kaybına uygun işitme cihazı kullanmaktır.

İşitme cihazı kullanmak sanılanın aksine KULAĞI TEMBELLEŞTİRMEYECEKTİR, aksine çalıştırarak tembelleşmesini önler. Kulak tembelleşirse beyindeki ilgili alanlar işitileni ayırt edemez.

Ayırt etme becerisi kaybedildiğinde tekrar kazanılması işitme cihazı kullanıcıları için mümkün değildir. Anlama becerisinin kaybedilmemesi için yapılması gereken yegane şey doğru yapılan bir değerlendirmenin ardından HIZLICA işitme cihazı kullanımına geçmektir.

İşitme cihazı kişinin kendi işitme kaybına ve kulak yapısına uygun olarak ayarlandığı için kişiye özeldir, başka bir işitme kayıplı tarafından kullanılması odyolojik açıdan uygun değildir.

İşitme testi ne kadar ses işitebildiğinizi ölçer ve odyometrist tarafından yapılır. Bizzat odyometrist tarafından yapılmayan işitme testi sizi yanlış yönlendirebilecek riskler taşıyabilir. İlk aşamada gideceğiniz KBB Uzmanı sizi, işitme testi randevusu için bir odyometriste yönlendirecektir. Peki bir işitme testinde hangi yöntemler uygulanır? 

Odyometri testi olarak adlandırdığımız işitme testleri genel olarak 4’e ayırabiliriz: 

  1. Saf Ses Odyometrisi

  2. Konuşma Odyometrisi

  3. Timpanometri

  4. Akustik Refleks Testleri
     

Saf Ses Odyometrisi

En sık uygulanan kulak testi olan saf ses odyometrisi, odyolojik tanılamanın vazgeçilmez testidir. Bu test, her iki kulağın da farklı frekanslarda duyabildiği minimum ses şiddetini belirler. Ses geçirmez bir kabinde hastaya bir kulaklık aracılığıyla sesler dinletilir. Buton yardımıyla hasta bu sesleri duyup duymadığını – ne kadar duyduğunu gösterebilir. İşitilen ses seviyesi böylelikle belirlenir. Hava yolu ve kemik yolu işitme seviyesi bu ölçümde belirlenir. Hava yolu ölçümleri işitme eşiğini tanımlamak için yapılır. İşitme kaybının derecesini öler ve kulak kepçesinden beyine kadar olan işitme yolları hakkında bilgi verir. Kemik yolu ise iç kulaktan itibaren bilgi verir. Bu ölçümde; bireyin sensörinöral duyarlılığı tanımlanır. 
 

Konuşma odyometrisi:

Konuşulanları anlamama işitme kaybı olan kişilerin en büyük problemidir. Bu haliyle iletişimde de problem yaratmaktadır. Dolayısıyla bir konuşmayı anlama iletişim açısından saf ton sesleri duymaktan çok daha önceliklidir. Bu nedenle işitme ölçümünün yapılmasının ardından, hastanın konuşmayı anlama ve ayırt etmesinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Konuşma odyometrisi, hastanın konuşulanları ne kadar anladığı konusunda bilgi verir. Ayrıca test sonuçları işitme cihazının hastaya ne kadar gerekli olup olmadığı ve ne kadar faydalı olabileceği konusunda önemli bilgiler verir. Konuşma odyometrisinde test materyali (konuşmalar) hastaya ya bir kulaklık yoluyla ya da serbest bir ortamda faklı ses seviyelerinde dinletilir. Doğru olarak anlaşılabilen kelime sayısı yüzdesi hesaplanır. İlk olarak çok heceli cümleler kullanılır. Ardından çok heceliler ve karmaşık cümlelere geçilir. Böylece hastaya uygulanacak işitme cihazının tipi ve modeli konusunda (analog, dijital, kulak arkası, gözlük tipi vs…) değerlendirme yapılır. 
 

Timpanometri

Orta kulağın basıncını ölçen Timpanometri testinde, dış kulak yoluna, hava basıncı uygulanarak orta kulak ve kulak zarı hareketliliğinin ölçülmesi sağlanır. Orta kulak ve kulak zarındaki komplians (hareketlilik) ölçülerek, bu yapıların fonksiyonu hakkında bilgi elde edilir. Ölçümler kulağa yerleştirilen bir prob ile gerçekleştirilir. Bebeklere dahi uygulanabilen kolay bir testtir. Yalnızca kulak zarının delik olmaması gerekir.
 

Akustik Refleks Testleri:

Orta kulaktaki stapes kasının, akustik uyaranlara verdiği yanıta Akustik Refleks denir. Beyin sapı düzeyine kadar işitme yolları hakkında bilgi verir. Akustik Refleks işitme testi ile elde edilen bilgiler diğer bulgularla birlikte yorumlanarak işitme kaybına neden olan durumun yeri hakkında fikir verir.
 

Online işitme testi 

Kendi kendinize yapabileceğiniz online işitme testi, bilgisayardan kısmi olarak kendinizi deneme amaçlıdır. Potansiyel işitme kaybını tanımlamak için basit, etkili ve hızlı yapılan bir testtir. Ancak asla net bir tanı koymaz. Mutlaka bir uzmana gidilmesi şarttır. 
 

İşitme testi nerede yapılır? 

İşitme testi yaptırmak için bulunduğunuz yerdeki devlet hastaneleri, özel hastaneler ve işitme merkezlerine başvurabilirsiniz. 
 

Yenidoğan işitme testi

Doğumdan sonra 6 saatini doldurmuş her bebeğe işitme testi yapılabilir. Yenidoğan işitme testi, bebek uykusundayken yapılır. Dış kulak yoluna yerleştirilen küçük bir prob ile iç kulağa özel bir ses gönderilir. İç kulaktaki dış tüy hücrelerinin sese tepkisi ölçülür. Basit bir ölçümdür. Yalnızca birkaç dakika sürer. Bebeğin hiçbir katılımı gerekmez.

keyboard_arrow_up